Kocası
‘’Esnafım,’’ diyordu. Şehir şehir geziyor tuttuğu yaptığı işin ömrü üç veya
altı ay hemen oyuncağını kırmaya hazır çocuklar gibi o iş onun elinde
ufalanıyor parçalara ayrılıyor yok ediliyordu. Tabi ki faturasını da evinin fedakar
kadını ödüyordu. Ardından gelen borçlar krediler….
Fiziki şiddet psikolojik işkence, ağresif hareketler, dengesizlikler
borçlar düzensizlikler. Kadın da stres topuna çevrilmiş nedenini bilmediği
şiddete anlık psiko manyak hareketlere maruz kalıyordu.
Kadının suskunluğu aile birliğini sürdürme çabası kendini ezildikçe ezilen konuma getirmesi onun başarısından mıydı?
Kadının suskunluğu aile birliğini sürdürme çabası kendini ezildikçe ezilen konuma getirmesi onun başarısından mıydı?
Bilhassa kadını rencide etmek küçük düşürmek onun
gurur ve onuru ile oynamak için kalabalıkta toplum yerinde aşağılamak adama zahmetsizce
hunharca bir zevk veriyordu.
Lakin
kadın bu oyunu evliliğini sürdürmeye kararlı ve istekliydi. ‘’Dayanırım katlanırım
ben nasıl giderim babamın evine nasıl derim kocam beni dövüyor üstelik bir de
çocuk.’’ Kadın bu sorununu da yıllarca ailesinden gizledi. Hayatının oyununu da
severek kendine mutlu polyanna rolünü de vererek oynamaya devam etti. Herkes
tarafından sevilen hayran olunan bir kadın. Hatta bazıları ona kraliçeliğe
saraylara layık bir kadın diyor. Olağanüstü güzel ve becerikli bir kadın. O
şiddet mağduru kadın bir de kocasının evlilik dışı maceralarını görmezden geliyor.
Kendisi de bir gün kocasının düzeleceği modunda hayalperest dünyasında yaşıyor.
Ve bu kadının elinde bir cep telefonu yoktu. Başkalarıyla iletişim kurması
konuşması kocası tarafından yasaklanmıştı. Her şey oğlum için çocuğum için
(Onun içinden sessizce kurduğu cümlesi)
Ara
sıra eşinin annesi babası da gelir yanlarında kalır onlarda şiddeti görür ve
görmezden gelirdi. Hatta kaynanası kadını ödüllendirircesine ‘’Zamanında ben de
çok kocamdan dayak yedim,’’ der. Oğlunu karısını dövmesi için teşvik ederdi.
Kadının aile içi konuşmalarında kuracağı cümle sadece ‘’Evet, hayır,’’ ile
sınırlıydı. Emme basma tulumba gibi kendi fikrini asla beyan edemez. Eşinin
fikrini onaylamak zorunda bırakılırdı. Tüm bedeni kapana kısılmış ruhu
kocasının ruhuna monte edilmiş hiç konuşamıyor ses çıkaramıyor susturucusu ise
kocasının elindeki güçtü.
Oysa
kadının evlendiği aile sülale zengin sayılan düzgün saygın insanlardı. Büyük
bir ihtimalle o büyük ailede her evde bu tip şiddete maruz kalan bir kadın vardı.
Dozajı her birinin de farklı olsa da her bir kadında (eltiler) de o çekiyorsa
ben de çekerim o katlanıyorsa ben de katlanırım mantığı ile katlanıyor çekiyor
ayrılmıyorlardı. Belki biz dışardakilerin bilmediği bir korku baskı
uyguluyorlardı ‘’Ayrılırsan seni öldürürüm çocuğa ailene bir zarar veririm.’’ Onu
da bilen yoktu.
İşte
bu elma güzeli kızın hayatı bunlarla doluydu. Pek çok gizli sayfaları da vardı
gizlice bedenini ve ruhunu yaralayan kanatan ki onları da saklıyor
anlatmıyordu.
Ama çok
geçmeden keskin sirke küpüne zarar verdi. Sağlık sorunları psikolojik sorunları
baş gösterdi. Yaşı henüz kırkında emekli de olmuş üstelik o kadın ‘’Yeter’’
diye yine de haykıramadı. Dayağın şiddetin dozu her gün artırılarak devam etti.
Hastanede kırılan kol alçıya alındı. Evin içinde hiçbir sağlam eşya kalmadı
yenisi alındı. Çocuk yirmi yaşına bastı, iki kelimeyi bir araya getirip
konuşamadı. Konuşurken de yüzü domates gibi kızardı. Ve her biri de içlerinden
evin erkeğine kin besledi. İçlerinden kadın kocasına bağırdı. Çocuk babasını
azarladı. Bu çocuk nasıl kız arkadaş edinecek nişanlanacak evlenecek? Genç erkek
(çocuk,) evlilikten nefret ettiğini söyledi. Çünkü kendisi de hala babasından
dayak yiyordu. Kaç kez anne çocuğunun dayak yememesi için babasının önüne geçti?
Kaç kez kendisi annesinin dayak yememesi için babasının önüne geçti? Hatırlamıyordu.
Yirmi yaşındaki gencin de gözünde inci gibi yaşlar dizildi. Kadının da gözünde
yaş vardı. Bu nasıl bir itaat bu nasıl
bir evlilik?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder