Bu günde her zaman ki gibi kalemimi hiç
kaldırmadan sözümün bittiği yere kadar yazacağım. Son noktamı inşallah cümlemin
sonunda hayırla koyacağım. İçim buram buram sevda türküleri söylerken bedenim
yine ayrıldı ruhumdan. Dışarıdan gelen kasvetli hava gergin konuşmalar. İç
dünyama yansıtmasam da bedenimi bir hayli yordu. Gözlerim eskisi gibi pırıl pırıl bakamıyor
dünyaya ellerim eskisi gibi şıkır şıkır işlemiyor. Gönül yorgunu da değilim, beden
yorgunu, benimle ilgisi olmayan uzağımdaki olayların beden duvarına çarpıp geri
aksetmesi. Bu da benim bedenimde tabi ki deprem etkisi yaratıyor. Bu günlerde
bulunduğum çevremde bolca dedikodu üretiliyor. Uzak durmak isteme mesafesinde
bile vücuduma çarpıp çarpıp geri itekleniyor. Ruhuma göndermiyorum dilime söz
olarak getirmiyorum tepkimelerim bedensel mimiklerim ise yapmacık davranamıyor.
‘’Emir olunduğumuz gibi dosdoğru ol.’’ İçindeki ince çizgi kul ile kul. Kul ile Rab arasındaki ilişkiyi bu kadar dedikodunun içine dalmış dedikodu deryasında
yüzenler nereden bilecekler? Ben, beni mutlu eden kendi dünyamda hayallerime,
hayallerime karışmış tasarımlarıma araştırma merak ettiğim konulara dalarak
günü kurtarma peşindeyim. Ben kendimi böyle huzurlu buluyorum. Orta yol, vasat yol.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder