21 Nisan 2018 Cumartesi

AT GİTSİN

  
      ''At gitsin at gitsin eskimişse at gitsin.'' Ruhunun kirli çamaşırlarını biriktirip durma, üstüne de yatma yatınca seni saf suskun bilirler daha fazla kusarlar ama tam zamanında tam ona lazım olduğunda şöyle bir uzat başını bak ve sonra çevir başını ''At gitsin''
          Sen çırpınırken o neredeydi? Aklı neredeydi? Kiminleydi? Sen de karnının içine doldurduklarınla kaldın ona karşı bir laf bir konduramadın en iyisi at gitsin.
        Bir şeyler söylemeye çalıştı kendini affettirmeye gene ağzını silerek konuştu sanki bir daha yapmayacakmış gibi
        Ne diyorsun af edecek misin? Aklına koydu o ‘’At git’’’sini ama o görsün diye de iki de bir başını uzatıyor. Belki de denge de tutmak için sağ cebinde kalması için gözdağı vermek için bak senin yanında da olabilirim demek için.
        Kendisi onun önünden seyirterek geçiyor. Güzel elbiselerini de giymiş dönüp dönüp de bakıyor. Yalnız gözlerini çevresi ıslanmış gibi dişlerini de sıkarak bakıyor. Ayakta duruyor. Bekliyor. Gözlerini başka yere taşıyor sanki ''başka şeylere hazırlıklı ol,'' der gibi sorgulayıcı bakıyor. Bir süre öyle bakıyor ara sıra ıslanmış gözleri bir şeyler anlatmaya çalışıyor. İşte o zaman da sanki ''Bundan sonra benim yerime ancak resmime bakabilirsin,'' der gibi. Eliyle göz çevresini siliyor ‘’eksik olmasın,’’ birlikte kullandığımız hesapta adımı silmemiş zor kararmış sonra karar verecekmiş. Yine yüzündeki o sahte görüntü gülen gözler renkli neşeli, gerçekte olması gereken koyu renkli.
        İçindeki duyguları kurumaya başlıyordu o sımsıkı yapışkan gibi sıkıca tutmadığı sürece o kımıldatmadığı sürece o duygularını elbette kururlardı.
         Anlamamıştı değerini öyle söylüyordu. Kapıyı tam kapatırken öyle söylüyordu. Gözlerinden yaş boşalır boşalmaz. Ama kalbinin içi onun yaptıklarıyla dolu paslı bir çivi gibi onun içini acıtıyor. En iyisi at gitsin yaranın üstünü kapanmaktansa at gitsin. Böylece kendine de en büyük iyiliği edersin. Kendi rahatlığın için ama yine de onu düşünmekten edemiyor. Her içindeki duygular kımıldadıkça daha çok ona yapışıyor sanki geri gel der gibi. Gel de yaramı üfle de kurut, ya da tuz biber ek de daha fazla acıt sanki bana bir şey olmaz der gibi. Sanki bir şeyler de borçlu bir vefa, peki o senin için bir adım dahi gelmiş miydi?  O süslü haliyle yanından süzülürken sonra eğlenirken senin ona erişmeyeceğini sanıyor ayaklarını her yere vuruşundan belli ayak vuruşlarından o keklik gibi sekişinden çevikliğinden gönül okşayışı fısıltılı konuşmasından.
          Yine gevşiyor gözleri süslü kadife tonu sesin geldiği yönde, bilye gibi gözleri o tarafa devriliyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder