Ağlama, artık geçmişin takıntılarını bırak geçmişin acı yüzü
ile her gün yüzleşmeyi ruhunu yormayı artık pes unutmak istiyorum de üzerine
sünger çek. ‘’Unutmak kolay olsa çoktan unuturdum, çareler çaresiz zamanlar
zamansız uzayan gecelerde vakitler zamansız ah ne yapsam ne yapsam unutabilsem
kendimi unuttun unutuldum da bir tek geçmişimi unutamadım.’’ Kendimi
yönlendirmemde çok işime yarayacaktı ah bir unutabilseydim. Geçmişten gelen içimden
fışkıran üzücü anılarıma uydurduğum hayali senaryolar. Diyorum ya benim hafıza
kartım bana en lazım olmayan çöplük değerindeki hatıraları belleğine kazımış
unutmak istiyorum. Kendimin devamlılığından billur gibi tertemiz sularda
yüzmemi, akışkan olup aşk şerbeti gibi içmemi içenlere de susuzluk nedir
bilmezler olmayı. Hepsini, kendimin genç dinamik özgüvenli duru sabunu ile
yıkanmış şekli ile tertemiz olmaya aday, ruh ve beden aynı dili konuşuncaya kadar bir
birey olmaya talip. Ben kendimi başka nasıl tarif edeyim ki yemek tarifi gibi
bir liste hazırlasam gram gramına konulması gereken malzemeler birinin fazlalığı
veya eksikliği benim tadımı bozar. İşte ben böyle ince bir çizgi üzerinde
yaşıyorum. Dökme su ile değirmen dönmez kendimi en çok anlatma en çok beni
anlayan biri var mı demem hep benim en çok içimin acıdığı çok öfkelendiğim
gözlerimin çakmak çakmak olduğu zamanlar olmuştur. Bir dost arayışım kalemle
kağıtla dost oluşum sırdaş oluşum tekrar beni bana anlatması iyi ki varsınız.
Bana ait olmayan hiçbir şeye el uzatmam beni yaralamayan. İçime cız etmeyen her
şeyi unutur giderim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder